Blog Arşivleri

HUTBEDEN PEYGAMBER İNDİREN İKİ ÇOCUK :)


“Bir gün Peygamberimiz minberde hutbe okurken Hasan ve Hüseyin’in düşe kalka mescide girdiklerini görür. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar.
“Cenab-ı Hak, ‘Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir’ buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım” dedikten sonra konuşmasına devam etti.
Hz. Enes de kendi gördüklerini şöyle dile getiriyor:
“Peygamberimizi hutbe okurken gördüm, Hasan dizinin üstündeydi. Ne söyleyecekse halka söylüyor, sonra eğilip çocuğu öpüyor ve ´Ben bunu seviyorum´ diyordu.”
Ebû Said anlatıyor:
“Peygamber Efendimiz secdede iken torunu Hasan geldi, sırtına çıktı. Peygamber Efendimiz de onun elinden tuttu ve ayağa kalktı. Tekrar rükûa varıncaya kadar onu sırtında tuttu. Rükûdan kalktıktan sonra bıraktı ve çocuk gitti.”
Hz. Zübeyir anlatıyor:
“Bir gün gözümle gördüm. Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan geldi, sırtına bindi. Çocuk kendiliğinden ininceye kadar Peygamber Efendimiz de onu indirmedi. Peygamber Efendimiz namazda iken bacaklarını açar, Hasan da bir taraftan girer, öbür taraftan çıkardı.”
Abdullah bin Mes’ud anlatıyor:
“Peygamber Efendimiz namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına bindiler. Oradakiler karışmak isteyince, Peygamber Efendimiz onlara karışmamaları için işaret etti. Namaz bittikten sonra da kucağına aldı ve şöyle buyurdu:
“Kim beni seviyorsa, bunların ikisini de sevsin.”
Enes bin Mâlik anlatıyor:
“Bir defasında Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına çıktılar. İninceye kadar Peygamberimiz secdeyi uzattı.
“Oradakiler sordu:
“Yâ Resulallah, secdeyi uzatmış olmadınız mı?”
“Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
“Oğlum sırtıma çıkınca acele etmekten çekindim.”
Sahabiden Katâde anlatıyor:
“Bir defasında Peygamberimiz, kızı Zeynep´ten olan torunu Amame kucağında olduğu halde yanımıza geldi. O şekilde namaza durdu. Rükûa varırken çocuğu yere bırakıyor, kalktığı zaman da kaldırıyordu.”
Bu hususta bir başka Sahabî de şöyle anlatıyor:
“Hz. Hasan ve Hüseyin sırtında olduğu halde Peygamber Efendimiz camiye geldi. Öne geçti, çocuğu sağ yanına bıraktı. Namaza durdu. Peygamberimiz secdeye vardı. Secdeyi o kadar uzattı ki, cemaat arasından başımı kaldırdım, baktım. Bir de ne göreyim? Peygamberimiz secdede, çocuk sırtına çıkmış duruyor. Tekrar döndüm, başımı secdeye koydum. Namaz bitince halk sordu:
“Yâ Resulallah, bu namazda öyle uzun bir secde yaptınız ki, şimdiye kadar sizden böyle bir şey görmedik. Bu şekilde hareket etmeniz mi emredildi, yoksa bir vahiy mi aldınız?”
“Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Ancak oğlum sırtıma çıkmıştı, kendiliğinden ininceye kadar acele ettirmeyi uygun görmedim.”
Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkân verirdi.
Peygamberimiz Mescitte namaz kıldırırken cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu.
Sahabîlerin bu husustaki anlatımı şöyle:
“Resulullah bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa sûre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî sordu:
“Yâ Resulallah bugün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız…”
Peygamberimiz şöyle açıkladı:
“Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim.”

Ateist doktorun mucizevi Müslüman oluş hikayesi

watch?feature=player_embedded&v=8jwklFQw738

çocuğun kulağına ezan okumak gerekir mi?

Hz. Ebu Rafi anlatıyor: “Hz. Hasan (ra) dünyaya geldi zaman Hz. Peygamber (a.s.m)’in onun kulağına ezan okuduğunu gördüm.”(Ebu Davud, Edep, 107; Tirmizî, Edahî,16; Ahmet b. Hanbel, VI/9,291).

Hz. Peygamber (a.s.m)’in doğan çocuğun sağ kulağına ezanı, sol kulağına da kametin okunmasını tavsiye ettiğine dair rivayetler de vardır. (bk. Gazalî, İhya, II/55; Zeynu’l-Irakî, Tahricu Ahadisi’l-İhya, İhya ile birlikte).
Çocuk dünyaya geldikten sonra ilk fırsatta dinî bilgisi olan kimse çağrılır, çocuk kucağına verilir. Sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunur. Sonra da şöyle dua etmesi sağlanır;
“Allah’ım, bu yavruyu İslâm fidanlığında biten güzel bir fidan olarak büyüt, İslâmî hayatta ebedî ve sabit kıl.”
Bu sıralarda çocuğuna bakan ana-baba, İbrahim Aleyhisselâm’ın oğulları İsmail ve İshak’a bakarken okuduğu şu duayı okurlar:

“Elhamdülillahillezî vehebe lî ale’l-kiberi İsmâile ve ishak. İnne Rabbî lesemîu’d-duâ.”

“Bana bu evladı ihsan eden Allah’a hamd eder, minnet ve şükranlarımı takdim ederim…” (İbrahim, 24/39)

(alıntı)