Blog Arşivleri

” RESUL’Ü DİNLEMEK ” (s.a.v) DÖRT GÖZLE !

Neydi O Günler , Nasıl da Geldi Geçti … Deriz Hep Eskiyi Yâd etmek için ancak ;

Bir Peygamber Geldi ama Geçmedi !

Ebeden yanımızda kalmak , daraldğımızda yüreğimizden tutmak , unuttuğumuz da hatırlatmak , kaybolduğumuzda yol göstermek için burdaydı. O’nun ahlâkı yek örnek , hayatı , yaşanması gereken en doğru yoldu .

“Andolsun, Allah ve Rasulünde sizin için – Allah’ı ve ahireti arzu eden ve Allah’ı çok zikreden kimseler için – (uyulacak ) en güzel bir örnek vardır.” (AHZAB – 21 )

Pekiyi , Şanı Yüce Resul’ü (s.a.v) bu kadar dar kalıplara kim oturttu ? Bunu duyan bir çoğumuz kirli bir kibirle sinirlenecektir elbette . Ve ben her zaman ki bu tavrı hiç ciddiye almayacağım .

Sanki O Sevgili’nin Allah’dan (c.c) bize ilettiği sadece oruç , namaz ve baş örtüsüydü . ( bunları da hakkıyla yapsak gam yemeyeceğim ) Yalan konuşmayın dedi , bakınız mesela ;

Safvan İbni Süleym’den rivayetle ; Ey Allah’ın Resulu mü’mün korkak olur mu ?

– Evet , buyurdular . Pekiyi cimri olur mu dedik ? Yine

– Evet , buyurdular . Biz yine yalancı olur mu dedik ? bu sefer

– Hayır , buyurdular . ( Muvatta , Kelam 19 (2-990) )

Bu hadis , okunsun geçsin diye rivayet edilmiş olabilir mi ? İhtimal var mı ? Pekiyi başka hadislerin böyle bir durumu var mı ? Sorunun cevabını sizlerin derin ruhlarına bırakıyor ve devam etmek istiyorum .

Başka neler tembihlemiş olabilir Benim Yüce Önderim (s.a.v) ? Örnekler o kadar çok ki , insan hangisini yazacağını şaşırıyor ancak bozulmuşluğun kuyruğa dayanmış , kurtlanmış kısımlarından devam edelim . Örneğin komşuluk ilişkileri . Lafa gelince mangalda kül bırakmayız . Ancak azıcık düşününce , acaba öyle mi ? Mesela ;

” Vallhi mü’min olamaz ! Vallahi mü’min olamaz ! Vallahi mü’min olamaz ! ” Ashab ; Kim Ya Resulallah ? diye sorunca ;

– Komşusu ,  kötülüklerinden emin olmayan , olamayan herkes . diye buyurdu . ( Riyazu’s Salihin C 1 S  341 )

Hal böyleyken hangimiz müslümanlıktan bahsedebiliriz ? Kimse ” üzerime alınmıyorum ” demesin . Çünkü hiç inandırıcı değil . Bizler dakikalarımızı geçirirken belki de gözümüze ufak görünen belki de hiç görünmeyen hatalarımız dolayısıyla acaba kaç kişi içinden de olsa gözyaşı dökmektedir ? Gerçekten masum muyuz ? Elinizi vicdanınıza koyun . Eğer hâlâ kaldıysa . Devrin bu kadar hodgam ve nobran olduğu bir evren saatinde kimse nefsini temize çıkarmaya kalkmasın . O sana yapıyorsa sen de ona yapacaksın mantığı almış yürümüş maalesef . Uzatırsak konuyu ; kaçımız pencerisinden kilim balkonundan halı silkmiyor ? Kaçımız bina içi bir anlaşmazlık olduğunda , konuşurken kendi hatasından da bahsediyor ? Hangimiz yarım saatlik sabah kahvesi  ziyaretlerinde alt veya üst katını çekiştirmiyor ? Var mı dilini tutan pehlivan ? Hangimiz , sıkıştığında komşuya üç kuruş para veriyor ve de bunun lafını yapmıyor ? Kim üstü başı eskimiş komşu çocuğunu çaktırmadan giydiriyor ? Hangimiz , acaba bugün hangi komşum aç yattı diye düşünüyor gece olup da başını yastığına koyduğunda ? Soğuk suları mideye indirirken hiç aklınızdan geçiyor mu , acep komşumun buzdolabı çalışıyor mu veya elektrik fatursa borcu var mı ? İçinizden ” hadi canım ” diye geçiriyorsanız , EYVAH ! .Eyvah ki ne eyvah ???

O zaman benim de aklımdan geçer ki , işte mü’minliğin bittiği yer . Haydi kalkın itiraz edin ! Var mı o kadar cesurunuz ? Neden mi bu kadar küstah görünüyorum ? Çünkü “Öğreticime” güveniyorum . O söylerse yalan söylemez . Çünkü O ; Muhammed-ül Emin ‘ dir . EVET . İtirazları duyalım . “Bana ne ” leri duyalım. Korkmayın söyleyin . Siz , içinizden geçenler bilinmiyor mu sanıyorsunuz ? Efendiniz (s.a.v) kalplerinizi bilmez mi sanırsınız ? Eğer böyleyse cidden gaflettesiniz demektir .

 

İbni Abbas radıyallahu anhuma der ki;

 “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir şeye çağırıyor, nefs de bir şeye çağırıyorsa, mutlaka Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat edilmelidir. Zira nefs, helake, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise kurtuluşa davet eder.”

Karşılıklı okuduysak ne mutlu . Bunların diyen, sizden daha çok ibret alsın . Olmuyor mü’min ve mü’mine kardeşler . Olmuyor . Tedbir almadan tevekkül bize yakışmıyor !!! Cenneti , Cemali , şefaati dileyen ağızlarda , yalan , iftira , gıybet , emanete hıyanet , sadakate ihanet bize yakışmıyor .

Müslüman güler yüzlü , tatlı sözlü olur  “

hadis-i şerifi , riyakar bir güler yüzden çatal dilli tatlı sözden bahsetmez . Bunu anlamak için allame olmaya gerek yok ki !

+ +  Şüphe yok ki bir topluluk, ahlakını değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez  + + ( RA’D SURESİ 11. AYET  )

Şu halimize hamd olsun anak halimizi daha da yukarılara çekmek için gayretkeş olalım inşaallah .amin.

 

ESSELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATÜHÜ

 

 

 

 

Unutulan Sünnet : İTİKAF

 

TÜRLÜ ZORLUKLARA RAĞMEN , EFENDİMİZ (S.A.V) İTİKAFI TERK ETMEMİŞTİR . ALLAH (C.C) BİZE HİDAYET ETSİN , HALİMİZİ DÜZELTMEK İÇİN ADIM ATMAKTA YARDIMCIMIZ OLSUN . AMİN .

HUTBEDEN PEYGAMBER İNDİREN İKİ ÇOCUK :)


“Bir gün Peygamberimiz minberde hutbe okurken Hasan ve Hüseyin’in düşe kalka mescide girdiklerini görür. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar.
“Cenab-ı Hak, ‘Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir’ buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım” dedikten sonra konuşmasına devam etti.
Hz. Enes de kendi gördüklerini şöyle dile getiriyor:
“Peygamberimizi hutbe okurken gördüm, Hasan dizinin üstündeydi. Ne söyleyecekse halka söylüyor, sonra eğilip çocuğu öpüyor ve ´Ben bunu seviyorum´ diyordu.”
Ebû Said anlatıyor:
“Peygamber Efendimiz secdede iken torunu Hasan geldi, sırtına çıktı. Peygamber Efendimiz de onun elinden tuttu ve ayağa kalktı. Tekrar rükûa varıncaya kadar onu sırtında tuttu. Rükûdan kalktıktan sonra bıraktı ve çocuk gitti.”
Hz. Zübeyir anlatıyor:
“Bir gün gözümle gördüm. Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan geldi, sırtına bindi. Çocuk kendiliğinden ininceye kadar Peygamber Efendimiz de onu indirmedi. Peygamber Efendimiz namazda iken bacaklarını açar, Hasan da bir taraftan girer, öbür taraftan çıkardı.”
Abdullah bin Mes’ud anlatıyor:
“Peygamber Efendimiz namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına bindiler. Oradakiler karışmak isteyince, Peygamber Efendimiz onlara karışmamaları için işaret etti. Namaz bittikten sonra da kucağına aldı ve şöyle buyurdu:
“Kim beni seviyorsa, bunların ikisini de sevsin.”
Enes bin Mâlik anlatıyor:
“Bir defasında Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına çıktılar. İninceye kadar Peygamberimiz secdeyi uzattı.
“Oradakiler sordu:
“Yâ Resulallah, secdeyi uzatmış olmadınız mı?”
“Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
“Oğlum sırtıma çıkınca acele etmekten çekindim.”
Sahabiden Katâde anlatıyor:
“Bir defasında Peygamberimiz, kızı Zeynep´ten olan torunu Amame kucağında olduğu halde yanımıza geldi. O şekilde namaza durdu. Rükûa varırken çocuğu yere bırakıyor, kalktığı zaman da kaldırıyordu.”
Bu hususta bir başka Sahabî de şöyle anlatıyor:
“Hz. Hasan ve Hüseyin sırtında olduğu halde Peygamber Efendimiz camiye geldi. Öne geçti, çocuğu sağ yanına bıraktı. Namaza durdu. Peygamberimiz secdeye vardı. Secdeyi o kadar uzattı ki, cemaat arasından başımı kaldırdım, baktım. Bir de ne göreyim? Peygamberimiz secdede, çocuk sırtına çıkmış duruyor. Tekrar döndüm, başımı secdeye koydum. Namaz bitince halk sordu:
“Yâ Resulallah, bu namazda öyle uzun bir secde yaptınız ki, şimdiye kadar sizden böyle bir şey görmedik. Bu şekilde hareket etmeniz mi emredildi, yoksa bir vahiy mi aldınız?”
“Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Ancak oğlum sırtıma çıkmıştı, kendiliğinden ininceye kadar acele ettirmeyi uygun görmedim.”
Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkân verirdi.
Peygamberimiz Mescitte namaz kıldırırken cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu.
Sahabîlerin bu husustaki anlatımı şöyle:
“Resulullah bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa sûre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî sordu:
“Yâ Resulallah bugün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız…”
Peygamberimiz şöyle açıkladı:
“Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim.”

MEKKE İLE CİDDE ARASINDA RAHLE BİÇİMLİ KUR-AN’I KERİM ANITI..ÇOK GÜZEL.

 Mekke ile Cidde arası Kur-an'ı Kerim anıtı.